|
ÇOCUK NE YAŞIYORSA ONU ÖĞRENİR Tüm ebeveynlerin istekleri, hayalleri hep aynıdır. Çocuklarımız iyi ahlaklı olsun, merhametli, hoşgörülü, iyi karakterli olsun, iyi bir insan olsun, mutlu olsun istiyoruz. Sadece istemekle, hayal etmekle olmuyor. Çocuklarımız istediğimiz gibi değil, bizim büyüttüğümüz gibi olurlar. Aile bireyleri tarafından sürekli şımartılmış ve her istediği yapılmış bir çocuk, okula başladığında tüm isteklerinin yerine getirilemeyeceğini kabullenmekte güçlük çekiyor. Bir anda gerçekle yüzleşmek zorunda kalan çocukta öfke, saldırganlık veya tam tersi çekingenlik davranışları baş gösterebiliyor. Bu tür davranışlar toplum tarafından dışlanmaya veya çeşitli psikolojik baskıların oluşmasına yol açabiliyor. Böyle bir durumla karşı karşıya kalan çocukta da özgüven kaybı, bulunduğu ortamdan rahatsız olma ve uzaklaşma isteği oluşabiliyor. Dolayısıyla, okuldan ve derslerden soğuma, ilgilenmeme, kaçma ve sonucunda akademik başarısızlıklar gerçekleşebiliyor. Gördüğünüz gibi eğitim konusu iç ve dış unsurlarla da hep iç içedir. Ebeveynlerin bir yaptığı hatada kıyaslamadır. Kişiler arası kıyaslama kişinin kendine olan güvenini sarsar ve zamanla kişi kendini karşı tarafa ister istemez ezik hisseder ayrıca kişide unutkanlığa sebep olur. Amigdalanın zayıflamasına konstre olma gücünün düşmesine beynin arka lobundan ön lobuna bilgi alışverişinin aksamasına sebep olur. Nöron kaybı kişide toparlanamayacak düzeyde fazla olur bunun için kıyaslama yapığımız kişide ne kadar büyük zararlar olduğunu en kısa şekilde görebiliriz.’’ Kişinin kendisinin savaşçısı olması en büyük savaşıdır aslında’’ der Freud. Ergenlik Semptomların durdurulmaz kuvvetinin yanında kişide ebeveynler tarafından destek görmeyip üstüne üstelik zarar görmesi kişide ne büyük yıkımlar açacağına biyolojik olarak sadece bir örnekti bu. Peki, iş hayatında nasıl olur? Kişi hayatına başlarken öncelikle kendisi diğer insanlarla eşit gördüğünü hatta bunun kendisinde sorunlar açmayacağına yorar. Ama zaman geçtikçe kişide kendisinin de farkında olmadığı değişimler görebilir. Bunun asıl nedeni geçmişinde yaşadığı anlamsız savaşlardır. Bu yüzden kıyaslamanın hiçbir zaman fayda sağlamadığını ve kimseye yaramayacağını anlayalım ve anlatalım. Ebeveynlerin yaptığı sık hatalardan biride kendi çocuklarını birer birey olarak görmemeleridir. Çocukların da birey olduğunu kabul etmemek onların davranışlarını -yanlış olmasa bile- yadırgamamıza sebep olabiliyor. Bu durumda çocuğa kendi karakterini değil; kendimizin karakterini kazandırmaya çalışmış oluruz. Üstelik bunu bir çeşit eğitim olarak yorumlarız. Böyle bir eğitim yöntemi, çocukta kişilik problemlerine yol açabileceği için akademik hayatına da olumsuz etki edecektir. Çocuğa nasihat vererek, konuşarak bir şey öğretemezsiniz. Çünkü siz çocuk için davranış modelisiniz. Bir şeyler söylüyorsunuz lakin söylediğinizi uyguluyor musunuz? Çocuğun görsel beyni çok geliştiği için anlatılan şey yapılıyor mu, yapılmıyor mu ona bakar. Bu nedenle çocuğun etrafında kim varsa, anne-baba, eğitimci, yetişkin herkesin beden dilini, mimiklerini çok doğru ve iyi kullanması gerekiyor. Çünkü çocuklar mimik okurlar. Onların anlamadığını sanırsın, ama mimiklerden anlarlar. Fotoğrafları çekip, ileriki yaşamlarında kurgulayıp, senaryo yaşıyorlar. Çocuğun gelişimi için etkili, güzel görsel hafıza bırakmak önemli. Cümleleri ne kadar doğru seçerseniz seçin siz çocuğun anladığı kadarsınız. Ülkemizde genel davranıştır. Halk arasında ağlayan çocuğa emzik verilir gibi yanlış bir inanç var. Onu susturmak yerine sorunun ne olduğunu bilmek ve çözmek gerekir. Ebeveynlerin aşırı endişeli olması ve dış dünyayı çocuk için tamamen tehdit unsuru olarak görmesi çocuğun sosyal gelişimini olumsuz etkiler. Özellikle, arkadaş çevresinden zarar göreceğini düşünerek çocuğun sosyalleşmesini engellemek kısıtlamak çocuğun asosyal bireye dönüşmesine sebep olabilir. Oysaki insan sosyal bir varlıktır ve sosyal olmaya da ihtiyaç duyar. Eğitimde başarı için çocuğun sosyal gelişimi önemli bir konudur. Çocuklar laf söylemeyle, kızmayla büyümez; sizin ona, çevreye nasıl davrandığınız ve verdiğiniz tepkiler, tavırlarla büyürler. Ahlaktan, dürüstlükten bahsediyorsunuz. Çocuğunuz sizi gözlemler ve bahsettiğiniz tüm o değerleri sorgular, tavırlarınıza, verdiğiniz reaksiyonlara, sorun çözme stilinize bakarlar ve sizin gibi davranırlar. Kadın ya da erkek eşini hoş görmüyor ama çocuğuna diyor ki: " Hoşgörülü ol, saygılı ol ! Bu tamamıyla EGO dan! Yerleştirilmiş zihniyetten... Konuyu özetlemek gerekirse Çocuk ne yaşıyorsa onu öğrenir. • Eğer bir çocuk sürekli eleştirilmişse, Kınama ve ayıplamayı öğrenir. • Eğer bir çocuk kin ortamında büyümüşse, Kavga etmeyi öğrenir. • Eğer bir çocuk alay edilip aşağılanmışsa, Sıkılıp utanmayı öğrenir. • Eğer bir çocuk sürekli utanç duygusuyla eğitilmişse, Kendini suçlamayı öğrenir. • Eğer bir çocuk hoşgörüyle yetiştirilmişse, Sabırlı olmayı öğrenir. • Eğer bir çocuk desteklenip, yüreklendirilmişse, Kendine güven duymayı öğrenir. • Eğer bir çocuk övülmüş ve beğenilmişse, Takdir etmeyi öğrenir. • Eğer bir çocuk hakkına saygı gösterilerek büyütülmüşse, Adil olmayı öğrenir. • Eğer bir çocuk güven ortamı içinde yetişmişse, İnançlı olmayı öğrenir. • Eğer bir çocuk kabul ve onay görmüşse, Kendini sevmeyi öğrenir. • Eğer bir çocuk aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse, Bu dünyada mutlu olmayı öğrenir. MYLİFE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE KOÇLUK MERKEZİ : 0505 767 58 85
|
Duyuru Arşivi |