Kendi Varlığını Duyurma Haykırışı: Saldırganlık ve Kızgınlık
Sosyal bir varlık olan insan kendi içindeki gizemi keşfedip ulaşma uğruna ilk olarak fizyolojik ihtiyaçlarını giderdikten sonra bir ferdi olduğu sosyokültürel yapıya aidiyet ve sevilmeye yönelik gereksinimlerinin karşılanmasında kendini oluşturan kişilik yapbozunda kilit parçasını bulup yerleştirmesi toplumda kabul görme algısı kişiyi değerli ve önemli bir birey olarak algılanmasını topluma entegre olmasını ve empatik bir bakışla toplum kültünü taşıma mutluluğu ve gururunu yaşamasını sağlar. İnsan psikolojisi üzerinde çok güçlü bir etkiye sahip olan aidiyet, kabul görme ve sevilme duyumları toplumda bu gereksinimlerini karşılayamayanların tepkisi toplumun istediği yönün tam karşıtı davranışlar geliştirmeye başlıyor. Birey toplum tarafında kale alınmadığı algısının verdiği kızgınlık, düşmanca düşünceler ve saldırganlık dürtüleriyle toplum tarafında oluşturan ve sevilen bütün canlı ve nesnelere yönelik yıkıcı bir davranış sergilerler. Bireyin yıkıcı davranışlarının ortaya çıkmasında psikososyal, psikodinamik, nörobiyolojik, çevresel faktörlerin yanında bağlanma stilleri, ebeveynlik tutumları, eğitim ve bakım kalitesi gibi değişkenlerin etkileşimi saldırganlık ve kızgınlık davranışlarının gelişmesinde etkili olmaktadır. Agresyon terimi bedensel ve ruhsal açıdan başka canlılara ve nesnelere zarar vermek amacıyla, kızgınlık, öfke ve nefret dolu yıkıcı her türlü davranışı tanımlamaktadır. Saldırganlık davranışları; bireyin varlığını duyma uğraşıdır, çığlığıdır. Çünkü birey bileşeni olduğu toplumda kendini nesne yani cansız duygusuz bir durumdan çıkarabilmesi için ya yaşam içgüdüsüyle çoğunluğun yaptığı gibi bir şeyler yaratarak, oluşturarak hem toplumda aidiyetlikle, kabul görmeyle birlikte ekonomik olarak da bir kazanç sağlayarak hayatını idame ettirip emosyonel olarak hayata katılması ya da ölüm içgüdüsüyle bir şeyleri yok ederek, yıkıcı davranışlardan haz alarak kendisinin dışlandığı kabul görülmediği, sevilmediği algılarıyla çoğunluğa karşı bir haykırış olarak saldırganlık davranışları sergilemektedir. Yüzüne taktığı duygusuz ve öfkeli maskesinin altında "beni bu yalnızlıktan kurtarın" mesajı vardır. Amerika'da ünlü bir şarkıcıyı öldüren zanlının ifadesinde bunu net olarak görebiliriz; "onu öldürmemin sebebi o çok popülerdi seviliyordu bende onu öldürürsem bende popüler olurum ya da onun yerine geçerim diye yaptım". Kişi toplumda popüler olamadığında, sevilmediğinde ve kabul görülmediğinde içindeki kızgınlık, çaresizlik duygularını toplumda hoş görülen bütün canlı ve yapılara yöneltir. Burada bir paradoks var aslında; kişi bu duruma düşmesinin nedenini topluma yüklüyor ve kendini kader kurbanı olarak algılıyor. Düşmanca düşüncelerinin altında yatan sebep de budur; çevresi tarafından düşürülmesi. Örneğin hırsızlıktan hüküm giyen birinin neden böyle bir şey yaptın "kimse bana iş vermiyor" demesini örnek gösterebiliriz. Kişinin kendi varlığını diğerlerine kanıtlama çığlığını küçüklüğünde kulaklarımızı tıkadığımızda onlarda kendi varlığını göstermek için yıkıcı davranışlara başvurarak kendini göstermeye çalışır. Sağlıklı bir kişilik gelişimi için bireyin sırtını yaslayabileceği birilerine aidiyet duyması, değerli biri olarak çevresinde kabul görülmesi ve en önemlisi özel, eşsiz biri olarak bunun hayatında önemli bir yerlere sahip kişiler tarafından sevildiğini bilmesi, algılaması ve anlaması gerekir.